25 Aralık 2019 Çarşamba

2020 Barış dolu, yaşanası bir yıl olsun...


Dün gece, (24 Aralık 2019) Aziz Vukolos Kilisesi'nde İzmir Müzik Akademisi'nin öğretmen ve öğrencilerince gerçekleştirilen 'Yeni Yıl'  konserindeydim. 


Harika bir ortam ve mekânda NOEL vesilesiyle geniş bir yelpazade  hazırlanmış, klasik müzik dinletisi  izledik...



Konserin finalindeki NOEL şarkılarından bir bölümü de hemen aşağıda sizlerle paylaşıyorum.
* *
Hepinize, mutlu Noeller ve barış dolu, yaşanası bir yıl diliyorum...


Video






AYAVUKLA





Bu vesile ile konseri izlediğimiz, bugün kültür merkezi olarak kullanılan mekândan da biraz söz etmek istiyorum.





Aziz Vukolos (Ayavukla) Kilisesi İzmirli Rum Ortodoks yurttaşlar tarafından 19. yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmış. 

Bu kilise; "İzmir yangını" ve yağmasında ayakta kalan ender kiliselerden biri olmuş... Bir dinî yapı olarak, Kilise işlevini 1922 yılına kadar sürdürmüş.


Gayrimüslimlerin İzmir'i terk'e zorlanıp,  ayrılması üzerine yıllarca terk edilmiş, cemaatsiz  bir durumda kalmış.

  

Sonraları, mülkiyeti Maliye Hazinesi'ne ait olan yapı, 17 Ocak 1975 tarih ve 152 sayılı genelgeyle "korunması gerekli kültür varlığı" olarak tescil edildi.








Yapı, 2003 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne tahsis edildi. 

2004-2007 yılları arasında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi Mimari Restorasyon Bölümü tarafından hazırlanan restorasyon projesi, İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nca gerçekleştirilmiş, Aralık 2008'de yer tesliminin ardından restorasyon çalışmaları başladı. 



Basmane - Aziz Vukolos (Ayavukla) Kilisesi Restorasyon Projesi ve Uygulama Projesi İzmir 1 Numaralı Kültür ve Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun onayıyla, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirildi.




Aziz Vukolos Kilisesi bugün Kültür Merkezi olarak, kültür & sanat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor.


Yapının bir bölümü de  basın müzesi olarak varlığını sürdürüyor... 








 [ İzmir, Basmane. Aziz Vukolos (Ayavukla) Kilisesi. 24 Aralık 2019 ]





Video

      







Yalçın Ergündoğan







21 Aralık 2019 Cumartesi

Suya yazmamışım demek ki: Okurum biriktirip, kızlarına emanet etmiş...





 💢 Önceki gün bir genç okurdan, çok hoş bir mesaj aldım twitter aracılığıyla.

Yıllardır "suya yazmamışız demek ki" duygusu.  


Babası okurum olmuş, sayfaları kesip, saklayıp kızına emanet etmiş. 

Çok teşekkürler...



*  *




Babam♥️okuyup paylaşmaya değer bulduğu şeyleri ablam ve benim için saklardı.

@BirGun_Gazetesi’nin 15 yıl önceki, @Y_Ergundogan editörlüğündeki bu sayfaları da bize ayırdıklarından.


Geçen zamana rağmen kalmışlar bir yerlerde. Vegan olmam kaçınılmazmış, dedim bugün karşıma çıktıklarında. 


(Güneş Çağlıer)

 https://twitter.com/profobsesif/status/1205890525271855105




* * *





 13 Haziran 2004'ten, Ağustos 2008'e dek dönemin Birgün gazetesi'nde 
 her hafta Yalçın Ergündoğan'ın editörlüğünde yayınlanan ve 'Türkiye medyasının 
 en özgün tematik sayfası' kabul edilen DÜNYA YALNIZ BİZİM DEĞİL sayfasından örnekler...





 Sayfada, Yalçın Ergündoğan imzalı köşe yazısı dışında, yine Ergündoğan tarafından 
kaleme alınan  'PATİ DEĞİNMELERİ' adıyla da (bir köpeğin ağzından) düzenli 
olarak yayınlanan bir diğer köşe yazısı da yer alıyordu.





















* *


Başka türlü ya da başka türle aşk... / Sevmek zorunda değilsiniz, ama…



Aşk üzerine dünya dillerinde çok şey yazıldı, söylendi. Tabii, Türkçe’de de... Hatırlıyorum da, “ilk aşk unutulmaz!” diye, “aşk” sloganlaştırılıp siyasi parti faaliyetinin yapıştırıcısı, çekim merkezi daveti olarak bile kullanılmıştı. Önceleri belli bir kesimi toplayabilen o partide şimdi “aşk” mı bitti, yoksa “ilk aşk” tutkusu mu; henüz belli değil. Bilinen, aşkın ayakları yerden kesen, vücut kimyasını değiştiren, dünyaya başka türlü baktıran, insan türünün kendi türleriyle ilişkilerinde de sürdürdüğü “kibirli” duruşunu kıran bir şey olduğu...

Başka “”tür”den bir canlı ile iletişim kuranlar, hele de onlarla yaşamı paylaşanlar bilirler elbette. Onlarla kurulan iletişim de zamanla, tarif edilemez bir başka türden aşka dönüşüverir. Hem de, bu aşk insana –çok fazla bilmediği- kendi türüyle daha derin, daha sahici aşklar yaşamanın sihirli, gizemli anahtarını verir. Üstelik "çaktırmadan...”


💢 DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ:

https://yalcinergundogan.blogspot.com/2011/





 * * *


Yalçın Ergündoğan




* *



























9 Aralık 2019 Pazartesi

Emmy Ödüllü Halûk Bilginer'in canlandırdığı karakterin Şahsiyet dizisindeki repliklerinden...



Bu yıl 47.'cisi düzenlenen Uluslararası Emmy Ödülleri, New York'ta düzenlenen (26 Kasım 2019) törenle sahiplerini buldu. Türkiyeli usta sanatçı Halûk Bilginer, 47. Uluslararası Emmy Ödülleri'nde "en iyi erkek oyuncu" ödülüne layık görüldü.




Puhu Tv’de internet üzerinden yayınlanan "Şahsiyet" dizisindeki rolü ile 2019 Emmy Ödülü'nü kazanan Halûk Bilginer ile Cansu Dere‘nin baş rollerini paylaştığı, Onur Saylak‘ın yönettiği dizide Hakan Günday'ın yazdığı senaryoda geçen Halûk Bilginer'in canlandırdığı Agâh Beyoğlu isimli karakterin özlü repliklerinden bir bölüm:




"Dokuz yaşındayım, yıl 1961…
Annem benim doğum günüm için pasta yapmış. İlk defa o zaman mum üfleyip bir dilek tuttum. 
Dileğim de şu; o sıralar Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan olacak. 
Ben de dedim ki, ne olur beni de yanına alsın

O kadar inandım ki dileğimin gerçekleşeceğine, ben bir çanta yapıp beklemeye başladım. 
Güya Sovyet elçiliğinden gelip alacaklar beni. 
Ama sağdan soldan duyuyorum onlar "komünist" diye. 

Diyorlar ki; 'amann komünist onlar'
Olsun diyorum, ben de komünist olurum. 

O sıralarda, bizim giriş katında üniversite öğrencileri oturuyor. 
Annem onlara da komünist diyor. 

Biliyorum onlar bizim kömürlükte kitap saklıyor. Ben gittim, yürüttüm bir tane. 

Nazım Hikmet’in şiirleri…

En kısasını buldum ezberledim. Dedim ki şimdi Ruslar gelirse, ben bu şiiri okurum onlara. 

Onlar da der ki;  'tamam bu da bizden', götürürler beni. Neyse… 

Tarih 12 Nisan. Uzay mekiği fırlatılacak, Vostok 1
Ama halâ gelen giden yok. Ben diyorum unuttular herhalde beni. Mekik fırlatıldı, herkes dua ediyor; mekik atmosferi geçsin, uzaya çıksın diye. 

Bir ben diyorum ki;  'yarı yolda dursun dönsün, beni alsın'


Belki bir de Amerikalılar, Vostok’un uzaya çıkmaması için dua ediyordu. Neyse… 

Bütün gün radyonun başında içimden o şiiri okudum: 

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz, 
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda, 
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz. 

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında. 

Ne zaman bu şiiri okusam uzaya gitmiş kadar olurum. 
Altmış beş yaşıma geldim.  

Geçen doğum günümde yine bir dilek tuttum, çocuk gibi. Yine imkânsız bir dilek tabi. Ne diledim biliyor musunuz? 

İyi bir insan olmayı...”



* *


”...Ama er geç, ben de unutacağım, değil mi? Bütün hatıralarım silinip gidecek. Peki ben ne olacağım? 
Telefon numaraları bir şey değil de, benim şahsiyetim ne olacak, o da silinip gitmeyecek mi?

Ömür boyu unutmak, unuttuğunu bile unutmak
”Mesele o değil ya, insanlar adam gibi dinlemiyor birbirini. Cümleyi bitirmeden otomatik cevap. Her şey otomatik zaten. 
Sonra anlaşamıyoruz, anlaşamazsın tabi!.."
* *

”Ne güzel olurdu, değil mi? Yanlış bildiğimiz her şeyi unutsak, sadece doğrular kalsa.
- Alzheimer çok ciddi bir hastalık. 
Benim gibi ciddi bir adama da öylesi yakışır zaten..."
* *

”Sakın bana ben de sevdim deme. 
Seninki sevgi değil, hınç. Hınçla sevilmez. 
Yok haksız tahrik, yok iyi hal… 
İndire indire bir madalya takmadıkları kalmış sana. 
Her zamanki gibi gereği düşünülmüş de gereği yapılmamış o mahkemede...

* *

”…İnsana aşk lazımmış aşk! 
Aşk olmadan olmuyormuş. Aşk olmadan bülbül de yokmuş, gül de yalanmış…
Duydum ki maziden bir nağme kalmış kulağında, yoksa o ben miyim? 
Bir yudum rakı kalmış dudağında; bilemedim, önce hanginizden içeyim?.."


BİLGİ:

Halûk Bilginer, Şahsiyet dizisindeki rolüyle Uluslararası Emmy Ödülleri'nde (International Emmy Awards) En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldü. Ülkece hepimizi gururlandıran başarının ardından "uluslararası" kategorisinin ne olduğuna dair kafa karışıklığı yaşandı diyebiliriz. 
Kısaca açıklayalım:  (TIKLAYINIZ)  Haluk Bilginer'in En İyi Erkek Oyuncu Ödülüne Kavuştuğu Uluslararası Emmy Ödülleri Nedir?




İzmir, 9 Aralık 2019




* * *


Yalçın Ergündoğan
 X: @Y_Ergundogan    Threads:  @Yergundogan
Mastodon:  @Yergundogan    E-Posta: yalcin.ergundogan@gmail.com


_________________________________










7 Aralık 2019 Cumartesi

Gelir uçurumunun yaşandığı "o ülke"den bir film: PARAZİT...





Bilmem hatırlayanınız var mı? Sosyalizmin ve "Sosyalist ülkeler" olarak anılan ülkelerin, "demir perde" olarak adlandırılıp, düşman sayıldığı yıllarda; kendilerini "özgür dünya" olarak isimlendiren ülkelerin lideri ABD tarafından "o ülke" örnek gösterilirdi. 
Geri kalmış ülkelerin de pekalâ 'kapitalist yol'dan kalkınabileceği sıkça ifade edilir ve hep "o ülke"ye işaret edilirdi. 
Özellikle de ülke "Kuzey" ve "Güney" diye ikiye bölündüğünden, aralarında bir nevi Sosyalizm/Kapitalizm rekabeti yaşanırdı. Almanyalar (Demokratik ve Federal ya da Doğu/Batı Almanya) daha gelişkin olduğundan, konu ettiğim ülkedeki "rekabet" çok çarpıcı şekilde dönemin iletişim araçlarınca pompalanırdı.

Evet "o ülke"nin adı;  Güney Kore idi. Türkiye'ye de sıkça somut hedef ve örnek olarak bu ülke gösterilmişti ABD tarafından.



* * * 
Bugün ne o dönemin Sosyalist ülkeleri, ne de 'Sosyalist Sistem' olarak adlandırılan genişçe bir coğrafyaya yayılmış ülkeler topluluğu var. 
Güney Kore; birçok dünya markası yaratmayı başarmış "gelişmişlik" düzeyi Türkiye'yi  çoktaan geçmiş bir konumda...
Kuzey Kore ise, o 'soğuk savaş' dönemindeki rejimini sürdüren dünyadaki tek ülke.  Yani, bugün dünyada insan haklarının çok uzağındaki, despotizmin, kapalılığın, liderin kültleştirildiği, lidere tapıncın simgesi olarak propaganda malzemesi edilen bir ülke...



SINIFLAR ARASINDAKİ MÜTHİŞ BİR UÇURUM
Tüm bunları aklıma getiren ise; bugün ( 13 Kasım 2019) İzmir'de Karaca Sineması'nda izlediğim PARAZİT adlı filmi izlemem oldu. Çok çarpıcı bir filmdi gerçekten. Güney Kore'nin "öteki yüzü"nü, tüm çıplaklığı ve gerçekliği ile yüzümüze vuruyordu.
Hele ki, bir zamanlar Türkiye'ye örnek olarak gösterilen ve Türkiye'deki yönetici siyasi elitin de hararetle savunduğu; "Küçük Amerika" olamıyorsan bari "Güney Kore" ol hayal satıcılığının iç yüzünü beyaz perdeye yansıtıyordu adeta.
Hele filmi izlediğim günlerde, Türkiye'de yaşanan yeni bir "ekonomik kriz"in ürünü,  -bugüne dek tanık olmadığımız- "siyanürle toplu intihar" vak'alarının yaşandığı bir ortamda olmamız, bendeki etki dozajını arttırdı... 

2019 Cannes Film Festivali'nde "Altın Palmiye"yi, Sydney’deki yarışmada  "En iyi Film" Ödüllerini kazanan Bong Joon-Ho'un yönettiği bu filmi izlemenizi öneriyorum.
* * *

FİLMİN KONUSU şöyle: Film özünde, farklı sosyal sınıflara mensup iki aile üzerinden etkileyici bir siyasal eleştiri.  Mizah duygusu yüksek, hicivden beslenen sinemasıyla Koreli usta yönetmen; sınıf ve gelir eşitsizliğinin altını çizerken çok da  etkili bir burjuvazi eleştirisi yapıyor.
Sefalet içinde yaşayan, tümü işsiz Seul kentinde yaşayan Kim ailesinin fertleri gerçek kimliklerini bir şekilde saklayarak, hile ve kurnazlıkla, birer birer zenginlikleri sınır tanımayan Park ailesinin malikanesinde ailenin hizmetine giriyor.
Filmde bir yandan da, sınıf atlama çabası ve servet kibrinin yol açtığı trajikomik olaylar ardı ardına gerçekleşiyor.
Filmin kahramanlarından, Kevin, kız kardeşini terapist ve resim öğretmeni olarak, babasını şoför, annesini de hizmetçi olarak Park ailesinin yanına yerleştiriyor. Filmin finaline doğru, villanın bahçesinde verilen görkemli bir doğum günü partisinde gelişen beklenmedik olaylar sonrası iki ailenin kaderi değişiyor. 

Filmin, hiç beklenmedik, sürprizli bir de finali var.  Özetle söylemem gerekirse; filmin ana teması, çok ince bir mizahla süslü, muazzam bir sınıf çatışması...
Vizyon tarihi: 1 Kasım 2019
Yönetmen ve Senarist:  Bong Joon-Ho
Filmin süresi: 131 dakika
2019, Güney Kore yapımı











[İzmir, Karaca Sineması, 13 Kasım 2019 ]


* *

[ ARTI GERÇEK internet gazetesinde de 7 Aralık 2019'da yayınlandı: 
https://www.artigercek.com/haberler/gelir-ucurumunun-yasandigi-o-ulke-den-bir-film-parazit ]


🎬🌷  İLGİLİ MAKALE: 'İzmir Sinematek' maceramız üzerine bir anı... 



#YalçınErgündoğan




*  *  *

 Sesonline // Yaşam savunucusu, demokrat medya...
S e s o n l i n e