12 Kasım 2019 Salı

İzmir'in 'Yeniden Sinematek'inde bir Arjantin filmi: `Dünyanın Sonundaki Su'





Bugün benim için 'günlerden sinema' idi galiba. 
Gündüz '20. İzmir Kısa Film Festivali' kapsamındaki filmlerden birkaçını izledim. 

Kibar Dağlayan Yiğit'in yönettiği, genç yaşta hayata veda eden şair Didem Madak'ın şiir dolu yaşamından kesitler veren 'İçimdeki Yolculuk' filmi bunlardan biri idi.  
🎬🎥 Ardından da peşpeşe gelen, İzmir'in Seferihisar ilçesinde hayata geçen #mahallemizinkadınlarısinemayapıyor atölyesinden yetişen kadın yönetmenlerin filmlerini izledim...   

 #KibarDağlayanYiğit #İçimdekiYolculuk #Örfene #AdımYalnızlık #AteşveSu #Cihanşümul 
Güzel çalışmalardı hepsi. 

Yeniden vurgulamalıyım ki; özellikle Yönetmen Kibar Dağlayan Yiğit'in Seferihisar'da yürüttüğü #MahellemizinKadınlarıSinemaYapıyor atölye çalışmasına, çamaşırdan, bulaşıktan, ev temizliğinden ya da tarladan çıkıp gelen, kamerayla buluşan kadınlarca çekilen filmler heyecan vericiydi.


* *
1970'li yıllarda İzmir'i 'Sinematek' ile tanıştıranlardan biri olduğumdan mıdır, bilemem; İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 'Yeniden Sinematek' girişimi ilgi odağımda.

🎬🌷 [İzmir'deki Sinematek maceramız üzerine... TIKLAYINIZ: https://yalcinergundogan.blogspot.com/2019/11/bir-filmin-hatrlattg-izmir-sinematek.html ]

ARJANTİN FİLMLERİ...

İzmir Sinematek'i bu ayı 'Arjantin filmleri'ne ayırmış. 
Gündüz izlediğim filmlerin üzerine bir yemek molası verdikten, kentin ortasında 'vurguncu/talancıların' göz diktiği bir temiz hava alanı Kültürpark'ta soluklandıktan sonra, gece de Sinematek'te; 'Dünyanın Sonundaki Su' filmini izledim...  

🤔 Birlikte yaşayan iki kız kardeş Laura ve Adriana, birlikte son bir yolculuğa çıkmaya karar veriyor. Zira kardeşlerden biri ölümcül bir hastalığa tutulmuş. Bir pizzacıda çalışan ve kardeşine bakan Laura, bu yolculuk için parayı denkleştirmekle görevli.
Kızlar yolculuk tutkunu değil tabii, daha ziyade sonunda yaşayacakları gerçeklerden kaçmak istiyorlar...
İki kardeş birbirleriyle, sevgileri, nefretleri, anlayışları ve kızgınlıklarıyla yüzleşmek zorunda kalıyor...

Yönetmen: Paula Siero Senaryo: Nora Mazzitelli, Paula Siero
Oyuncular: Guadalupe Docampo, Diana Lamas, Facundo Arana, Graciela Stefani, Mario Alarcon, Antonio Ugo
Yapım: 2011 ~ Arjantin, 85 dakika
İspanyolca; Türkçe alt yazılı ...


[ İzmir Sanat, Kültürpark, İzmir. 8 Kasım 201]



* * *


Yalçın Ergündoğan
 X: @Y_Ergundogan    Threads:  @Yergundogan
Mastodon:  @Yergundogan    E-Posta: yalcin.ergundogan@gmail.com





____________________________________


Bir filmin hatırlattığı İzmir Sinematek maceramız...



12 Mart 1971 askeri darbesinin üzerinden henüz iki yıl geçmişti. Üniversiteler ve gençlik hareketi “nerede kalmıştık” dercesine, hızla  yeniden toparlanıyordu. 
12 Eylül 1980 darbesi sonrası terk edeceğim İzmir’de de, o yıllarda  bu hareketlilik iyiden iyiye yükselmeye başlamıştı. 



İşte tam o dönemde, DEV-GENÇ’li ağabeylerden (sonradan ben de bir militan olarak, aktif siyasi mücadelelerde hep birlikte yürüyeceğimiz) bir bölümü, dağınıklığı örgütlülüğe çevirmeye dönük bir çalışmaya yönelmişti. Dönemin ağır baskı koşullarını dikkate alarak  yeni bir örgütlenme biçimine girişmişlerdi: Özellikle, gençliğin bir araya gelmesine kapı aralayacak bir  kültürel etkinlik örgütlenmesi!

Böyle bir ortamda İzmir Sinema ve Kültür Derneği (İSKD) kuruldu. Yıl 1973 olmalı. Ali Özgüven, Oğuz Makal, ben ve birkaç arkadaş daha yönetim kurulunu oluşturmuştuk.

İstanbul’daki Sinematek ile Oğuz Makal’ın kurduğu iletişim sayesinde, haftada   bir gün İzmir’in büyük sinema salonlarında nitelikli, seçkin filmler göstermeye başladık. Film gösterimlerimizde, İzmir’de o dönemin en büyük sinema salonlarından Şan, Sema ardından da Karaca Sineması salonları izdihama varan bir ilgiyle hınca hınç doluyordu. Tabii politik filmlere ağırlık veriyorduk. Sinema tarihinden, Sovyet Sinemasından, klasikleşmiş örnekler gösterim programımız içinde baş sırada idi.

Yılmaz Güney



İSKD film gösterimleri çok büyük ilgi görünce, arada Ruhi Su ve benzeri konserleri örgütlemeye de girişmiştik.
İşte, ‘Potemkin Zırhlısı’, ‘Sıradan Faşizm’ gibi daha pek çok önemli filmle ben ilk o sıralarda tanıştım…

O yıllarda filmler minik elektronik aygıtlarda, DVD’lerle gösterilmiyordu. Kocaman 2 film bobini, birodabüyüklüğünde gürültülü sinema makinası ve bir makinist aracılığıyla gerçekleşiyordu bu görsel sanat faaliyeti. (Hani film kopunca, ıslıkların çalınarak makinistin uyarıldığı; “makiniiiist uyuma!” diye bağırıldığı yıllar.)

(Soldan sağa) Hüseyin Baş, Onat Kutlar, Jak Şalom

Filmleri genellikle, Onat Kutlar’ın İstanbul Sinematek’inden ya otobüs bagajında ya da çok pahalı olduğu için çok ender, mecbur kaldığımızda kullandığımız THY Kargosu ile İzmir’e getirtiyorduk. O yıllarda zaten adım başı bir kargo şirketi de, ulaşım da yoktu.

Bu arada, bazen ben de bizzat İstanbul’a gidip, rahmetli Onat Kutlar’ın Sıraselviler’deki Sinematek’inden koca bir çuval içinde bobinleri aldığım da oluyordu. İstanbul’a şöyle bir bakınıp, koca çuvalla, en kestirme yoldan o yıllarda Topkapı’daki otobüs garajına ve İzmir otobüsüne kendimi atıyordum.
Eh, kolay mı. Koskoca bir kitle otobüsün bagajındaki, o hafta göstereceğimizi ilan ettiğimiz filmi bekliyordu!..

Bir keresinde, Fransızca alt yazılı politik içerikli bir Sovyet filmini o zamanki heyecanımla, gayet “ajitatif bir dille” alt yazılarından izleyicilere “simültane” olarak çevirdiğimi ve seyircilerin alkış tuttuğunu da hatırlıyorum.  Simültane çeviri dediysem, bugünkü uluslararası toplantılardaki simültane çevirilerle karıştırılmasın ama… 
O günkü  Karaca Sineması’nın beyaz perdesi önündeki sahnesinin kenarına ilişmiş vaziyette; perdeyi görüp, alt yazıları okuyabilmek için boynumu kırarak, ama en ilginci de; sesimi izleyiciye duyurmada kullandığım elimde mitinglerde kullandığımız koca megafonla!  
Bu koşullarda, onca zorluk içinde de olsa güzel, unutulmayacak gönüllü çalışmalar yapmıştık.


ARTI TV’nin 2 bölüm halinde göstereceğini ilan ettiği, Sovyet  yönetmen Mikhail Romm’un yönettiği ve tümü Hitler’in -ele geçirilen- özel film arşivi, SS subaylarının çektiği özel filmler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)  ve kimi diğer ülkelerin devlet arşivleri gibi kaynaklardan  belgelerin kurgulanmasıyla gerçekleştirdiği  ‘Sıradan Faşizm’ filmi  birden aklıma o günleri de getiriverdi.

* * *

İzmir Sinema ve Kültür Derneği (İSKD) sonra ne oldu diye soracak olanlar olursa, onu da söyleyeyim.
12 Mart 1971 askeri darbesinin içeri tıktığı devrimci gençler, çıkartılan kısmi bir “affın” eşitlik ilkesine aykırılık itirazları ile açılan davaların kazanılması sonucu genele uygulanmasıyla  özgürlüklerine kavuştular.

12 Mart darbesiyle duraksayan mücadele kaldığı yerden devam ederek, yeniden hız kazandı. Bizim İSKD de, varlığını sürdürse de ara dönemdeki hızını kaybetti.


Bizler de, kendimizi örgütlü politik mücadelenin yakıcılığı içinde bulduk…







* * *


Yalçın Ergündoğan
 X: @Y_Ergundogan    Threads:  @Yergundogan
Mastodon:  @Yergundogan    E-Posta: yalcin.ergundogan@gmail.com



(Bu makale ilk kez 25 Ağustos 2017 tarihinde ‘Sıradan Faşizm’ filminin ARTI Tv’de gösteriminin hatırlattıkları… başlığıyla Artı Gerçek İnternet Gazetesinde  yayınlanmıştır. 




_____________________________