8 Kasım 2022 Salı

Hakan Şensoy & Kandemir Basmacıoğlu Keman ve Piyano Resitali...



Hakan Şensoy & Kandemir Basmacıoğlu Keman ve Piyano Resitali... 


Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde Hakan Şensoy (Keman) ve Kandemir Basmacıoğlu'nun (Piyano) katılımıyla gerçekleşen Keman & Piyano Resitalini izledik.











Uzun yıllardır orkestra şefi olarak sahne yaşamını sürdüren keman sanatçısı Hakan Şensoy bu kez piyanoda Kandemir Basmacıoğlu ile birlikte  bir resital verdi.

Keyifle izlediğimiz programda; Saygun, Ravel ve Saint-Saens gibi bestecilerin eserlerinin yanı sıra İzmir'de ilk kez seslendirildiği belirtilen  Sovyet sanatçısı Nikolay Kapustin'in Keman-Piyano sonatı yer aldı... 








Bazı örneklerini aşağıdaki videolarda paylaştığım resitalde şu eserler çalındı: 

 M. Ravel - Blues

N. Kapustin - Keman - Piyano Sonatı Allegro - Andantino - Con moto

A. A. Saygun - Op.33 Keman ve Piyano için Süit "Demet" Prelüd - Horon - Zeybek - Sepetçioğlu (Kastamonu Dansı)

C. Saint-Saens - Op.75 No.1 Re minör Keman - Piyano Sonatı
   Allegro agitato, Adagio - Scherzo, Allegro molto.


Ayhan & Yalçın Ergündoğan



Hakan Şensoy (solda) & Kandemir Basmacıoğlu (sağda)

#HakanŞensoy  #KandemirBasmacıoğlu


📌 Yalçın Ergündoğan / "YAŞAM SAVUNUSU Tv" Resitalden kesitler (Video): 

🎼🎵  Hakan Şensoy & Kandemir Basmacıoğlu Keman ve Piyano Resitali / İzmir [1]

🎼🎵  Hakan Şensoy & Kandemir Basmacıoğlu Resital [2]

🎼🎵  Hakan Şensoy & Kandemir Basmacıoğlu Resital [3]




[ İzmir, (AASSM) Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, 7 Kasım 2022 ]



* * *


* * *


Yalçın Ergündoğan
 X: @Y_Ergundogan    Threads:  @Yergundogan
Mastodon:  @Yergundogan    E-Posta: yalcin.ergundogan@gmail.com


_________________________________



13 Temmuz 2022 Çarşamba

James Webb Teleskobu'ndan ilk görüntüler: Evrenin sırrı çözülüyor...



James Webb Teleskobu'ndan evrenin en derin ve en net ilk görüntüleri geldi: Evrenin sırrı çözülüyor...


Evren'in 13,8 milyar yaşında olduğu biliniyordu. Teleskop 13,5 milyar yıl kadar geriye gidebiliyor.


ABD Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA), James Webb Uzay Teleskobu'nun (*) çektiği ilk tamamen renkli fotoğrafı yayımladı. Dünyaya milyarlarca ışık yılı uzaklıkta olan galaksileri de içeren fotoğraf, evrenin bugüne kadar çekilmiş en derin, en detaylı fotoğrafı.



James Webb uzay Teleskobu'ndan bir dizi tam renkli görüntü 12 Temmuz 2022'de yayınladıktan sonra, gökbilimciler yeni bir uzay gözlemi çağının başladığını duyurdu.
Güneşin yörüngesinde dönen aletten elde edilen resimler, projenin meyvelerini vermeye ve kozmosa bakışımızı değiştirmeye başladı.


NASA yetkililerinden Bill Nelson, "Işık, saniyede 186 bin mil hızla ilerliyor. Ve şu küçük benekler halinde gördüğünüz ışıklardan biri 13 milyar yıldır seyahat ediyor" şeklinde konuşarak, şunları söyledi:
"Aslında çok daha geriye gidiyoruz çünkü bu daha sadece ilk fotoğraf. 13,5 milyar yıl kadar geriye gidebiliyor. Evren'in 13,8 milyar yaşında olduğunu bildiğimize göre; bu fotoğraflar sizi neredeyse her şeyin başlangıcına götürüyor..."

*

Yeni gözlemevi, başta NASA olmak üzere ABD, Avrupa ve Kanada uzay ajanslarının ortak bir projesi.


Webb, gökyüzünü kızılötesinde görmek için özel olarak ayarlandı - bu, gözlerimizin algılayabileceğinden daha uzun dalga boylarında ışıktır.
Bu, Evren'e öncekinden daha derine bakma ve sonuç olarak, 13,5 milyar yıldan daha önceki zamanda daha geriye giden olayları tespit etme yeteneği verecek.
Gökbilimciler, yaşam belirtilerinin tespit edilebilmesi umuduyla Samanyolu Gökadası'ndaki gezegenlerin atmosferlerini incelemek için daha gelişmiş teknolojilerini de kullanacaklar.


JAMES WEBB KİMDİR?

Webb, ABD'de Kennedy hükûmetinin başlangıcından Johnson hükûmetinin sona ermesine dek NASA'yı yönetti. İlk insanlı Apollo uçuşundan hemen önceki Mercury ile Gemini programları arasındaki kritik insanlı uzay tanıtımlarına gözetmenlik yaptı.
27 Mart 1992’de öldü ve Arlington Ulusal Mezarlığı’na gömüldü.
2002 yılında James Webb’e saygı amaçlı, teleskoba ismi verildi....


James Webb


* *

📌 (*) #JamesWebbUzayTeleskobu, kızılötesi astronomiye yönelik bir uzay teleskobudur. Uzaya gönderilmiş en güçlü teleskoptur. Eskiyen Hubble Uzay Teleskobu'nun kısmen ardılı olacak şekilde planlanmış, NASA öncülüğünde ve ESA ile CSA'nın desteğiyle geliştirilmiştir.


Maliyet: 10 milyar USD (2016)
Ana aletler: Korsch teleskobu
Fırlatma yeri: Guyana Uzay Merkezi

Görev süresi: 5 yıl (dizayn ömrü); 10 yıl (hedeflenen ömür)

Görev türü: Uzay gözlemi




James Webb Uzay Teleskobu, 18 hegzagonal ayna ile 6.5 metre çapına sahip dev bir göz şeklinde üretildi. Bu aynalar teleskobun ışığı, yani kızılötesini yakalamasını sağlıyor. Alt kısmında güneşten korunması için bulunan basketbol sahası büyüklüğünde 5 büyük tabaka mevcut. Bu koruyucular oldukça ince olup teleskobun çalışmasına olanak sağlayan mutlak sıfır(-273,15 derece) sıcaklığına yakın bir ortam sağlayacak. Detaylandırmak gerekirse, en dıştaki kalmanın maruz kalacağı sıcaklık santigrat cinsinden 110 derece iken teleskobun bulunduğu katmanda sıcaklık eksi 267 dereceleri bulacak.


JAMES WEBB HUBBLE TELESKOBU KARŞILAŞTIRMASI

Dünyanın evren hakkındaki tüm bilgilerin mimarı olan Hubble, dünyadan yalnızca 500 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Webb ise; dünyadan 1 buçuk milyon kilometre ileride ikinci Lagrange noktasına konumlandı. 

James Webb, Hubble Teleskobu‘ndan 100 kat güçlü. Ayrıca bir diğer anlamda zamanda yolculuk yaparak 13,5 milyar ışık yılı öncesini görüyor. 


* *


BULGULAR

SMACS 0723: Webb, uzak evrenin şimdiye kadarki en derin ve en keskin kızılötesi görüntüsünü yalnızca 12,5 saat içinde teslim etti. Dünya üzerinde durup yukarıya bakan bir kişi için, bu yeni görüntünün görüş alanı, her biri yaklaşık iki saat uzunluğundaki çoklu pozlamalardan oluşan renkli bir bileşik, yaklaşık olarak bir kol mesafesinde tutulan bir kum tanesi boyutundadır. Bu derin alan, şimdiye kadar tespit edilen en uzak gökadalardan bazılarını bulmak için mercekli bir gökada kümesi kullanır. Bu görüntü, Webb'in derin alanları inceleme ve kozmik zamanın başlangıcına kadar galaksileri takip etme yeteneklerinin yalnızca yüzeyini çiziyor.


👉 WASP-96b (spektrum): Webb'in güneş sistemimizin dışındaki bu sıcak, kabarık gezegeni ayrıntılı gözlemi, bu gezegenle ilgili önceki çalışmaların tespit etmediği pus ve bulutların kanıtlarıyla birlikte suyun açık izini ortaya koyuyor. Webb'in bir ötegezegenin atmosferindeki ilk su tespitiyle, şimdi diğer gezegen atmosferlerinin nelerden oluştuğunu anlamak için yüzlerce başka sistemi incelemeye başlayacak.

👉 Güney Halka Bulutsusu: Ölmekte olan bir yıldızı çevreleyen genişleyen bir gaz bulutu olan bu gezegenimsi bulutsu, yaklaşık 2.000 ışıkyılı uzaklıktadır. Burada, Webb'in güçlü kızılötesi gözleri, ölmekte olan ikinci bir yıldızı ilk kez tam görünüme getiriyor. Bir gezegenimsi bulutsu olarak doğumdan ölüme kadar Webb, bir gün yeni bir yıldız veya gezegen haline gelebilecek yaşlanan yıldızların dışarı atan toz ve gaz kabuklarını keşfedebilir.

👉 Stephan'ın Beşlisi: Webb'in, Pegasus takımyıldızında bulunan bu kompakt gökada grubuna ilişkin görüşü, süper kütleli kara deliğin yakınındaki gazın hızını ve bileşimini ortaya çıkarmak için bir gökadanın merkezini çevreleyen toz örtüsünü deldi. Artık bilim adamları, etkileşim halindeki galaksilerin birbirleri içinde yıldız oluşumunu nasıl tetiklediğini ve bu galaksilerdeki gazın nasıl bozulduğunu , eşi benzeri görülmemiş bir ayrıntıda, nadir görülen bir görünüm elde edebilirler .

👉 Karina Bulutsusu: Webb'in Karina Bulutsusu'ndaki 'Kozmik Uçurumlara' bakışı, daha önce gizlenmiş olan yıldız oluşumunun en erken, hızlı evrelerini ortaya çıkarıyor.



* * *


Yalçın Ergündoğan
 X: @Y_Ergundogan    Threads:  @Yergundogan
Mastodon:  @Yergundogan    E-Posta: yalcin.ergundogan@gmail.com


_________________________________





 



30 Haziran 2022 Perşembe

İnsan özgürleşmesi, hayvan özgürleşmesinden ayrı düşünülebilir mi?



İnsan özgürleşmesi, hayvan özgürleşmesinden ayrı düşünülebilir mi? (*)

 

(*)  Yalçın Ergündoğan tarafından hazırlanan bu çalışma 11 Haziran 2022’de İzmir Barosu ve Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi’nce düzenlenen “Yaşam alanlarında insan ve hayvan birlikteliği Çalıştayı“nda sunulmuştur.

 

Geçtiğimiz yıllarda WikiLeaks, 'Stratfor' (gölge istihbarat örgütü) dosyasını da açmıştı. Belgelerden öğrendik ki; Coca-Cola, ‘Gölge CIA’ diye bilinen Stratfor’a hayvan hakları örgütü PETA’yı izletmiş. Stratfor’un sayısız “büyük” müşterilerinden Coca-Cola, hayvan haklarını savunan ve dikkat çekici, gündem belirleyen protestolarıyla öne çıkan ABD merkezli 'Hayvanlara Etik Davranış İçin Mücadele Edenler Birliği' (PETA)'yı izletmiş ve örgüt hakkında istihbarat istemiş. 2005 yılında da, FBI, ABD'nin en büyük tehlikesinin, çevreciler ve hayvan hakları savunucuları olduğuna ilişkin bir alarm vermişti. ABD'nin genel anlamda 'terörist' eylemlerden, El Kaide gibi yabancı yapılanmalar dışında çevreci ve hayvan hakları gurupları gibi sivil toplum kuruluşlarını sorumlu tutması o dönemde, Senato'daki Çevre ve Sosyal Hizmetler Komitesi'nin şaşkınlığına ve tepkisine neden olmuştu. Suçlamaları yapan FBI yetkililerinin en çok üzerinde durduğu iki grup, ABD merkezli gruplar olan Hayvan Kurtuluş Cephesi 'Animal Liberation Front' (ALF) ve 'Dünya Kurtuluş Cephesi' (Earth Liberation Front (ELF) olmuştu. Bu gurupların yanısıra, çevreciler ve hayvan hakları savunucularından oluşan listeye, FBI İngiltere merkezli Huntingdon'daki "Hayvan Zalimliğine Son Örgütü" (SHAC)'nü de katmıştı. 

[SHAC, Huntingdon'daki Yaşam Bilimleri Laboratuvarı'nda engelli hayvanları iyileştiren ve dünya çapında örgütlendiğini belirten bir kuruluş. O tarihte yaptığı açıklamada dünyanın hiçbir yerinde illegal eylemlere destek vermediklerini, amaçlarının hayvanlara yönelik zalimliği durdurmak olduğunu belirtmişti…]                                                                                                                                                 

                                                * * *

Günümüzde, özellikle de Türkiye’de “hayvan korumacılık” ya da “hayvan severlik” diye algıladığımız şey tümüyle hayvan hakları savunuculuğunu kapsamıyor. Gündelik yaşamda karşılaştığımız sokak hayvanlarına ve onları korumaya yönelik bilgileri ve yaklaşımları içeriyor. 

Oysa ki dünyada hayvan hakları mücadelesinin çok daha geniş boyutlar aldığını, bu mücadelenin tıpkı insan hakları mücadelesi gibi, cinsiyet ayrımcılığınaırkçılığa karşı mücadele ve benzeri hak mücadeleleriyle eklemlendiğinin farkındayız artık.

Bu konuda Hayvan Özgürleşmesi kitabının da yazarı Peter Singer şöyle diyor: “Siyah Özgürleşmesi, Eşcinsel Özgürleşmesi vb. hareketlere aşinayız. Kadın Özgürleşmesi hareketinin de doğmasının ardından bazı kişiler bu yolun sonuna gelindiğini düşündüler. Cinsiyet temeline dayalı ayrımcılık, evrensel olarak kabul edilen, gizlemeye gerek duyulmadan uygulanan, eskiden beri ırksal azınlıklara karşı hiçbir önyargıları olmamasıyla övünen liberal çevrelerde bile geçerli olan son ayrımcılık biçimidir, dendi. Ama “son ayrımcılık biçimi” ifadesini kullanırken daima dikkatli olmalıyız.

 Daha sonra, insanlar ve insan dışı hayvanlar arasındaki bariz farklılıklara rağmen, acı çekme yetisi açısından onlarla aramızda bir fark olmadığını ve bu durumun onların da tıpkı bizim gibi çıkarları olduğu anlamına geldiğini belirtmiştim. Sırf bizimle aynı türe mensup olmadıkları gerekçesiyle onların çıkarlarını göz ardı eder ya da önemsiz görürsek, kaba ırkçıların ve cinsiyetçilerin mantığını benimsemiş oluruz. Irkçılar ve cinsiyetçiler de, kendi ırklarına ve cinsiyetlerine mensup kişilerin, diğer tüm özelliklerinden ve niteliklerinden bağımsız olarak, sırf bu özelliklerinden dolayı daha üstün bir ahlaksal statüye sahip olduklarını düşünürler. Çoğu insan akıl yürütme yetisi ve diğer zihinsel yetiler açısından insan dışı hayvanlardan daha üstün olabilir; ama bu, insanlarla hayvanlar arasında çizdiğimiz çizgiyi haklı çıkarmaya yetmez….” ( Peter SingerNew York Review of Books, cilt 50, sayı 8, 15.5.2003, Çeviri: Hayrullah Doğan)

Yalçın Ergündoğan, 'Hayvan Özgürleşmesi' kitabının yazarı ünlü felsefeci Peter Singer ile. (Mayıs 2005, İstanbul)



 Gündelik dilimizde sık sık kullana geldiğimiz “hayvan sever” ya da “hayvan korumacılar”la, “hayvan hakları savunucuları”nı birbirinden ayırmak gerekiyor. İlk iki gruptakiler ile “hayvan hakları savunucuları”nı kalın çizgilerle ayırt eden en önemli nokta, hayvan hakları savunucularının ayrım gözetmeksizin tüm hayvan türlerinin hakları ve özgürlüklerini savunmasıdır. Hayvan haklarını savunanlar, hayvanları “yiyecek” ya da “giyim malzemesi”, “eğlence” ya da “deney aracı” olarak kullanmanın çok yanlış olduğuna inanır .  Kuramsal bir çerçeveye oturtulmasında hayli yol alınan bu karşı çıkış yaklaşımında, konuya kafa yoranlardan Tom Regan şöyle yaklaşıyor:

“Bireyler eşit içsel değere sahipse, onlara gösterilecek muamaleyi bir adalet meselesi olarak belirleyen her ilke, onların eşit değerini göz önüne almalıdır. Şu ilke (saygı ilkesi) bu koşulu yerine getirir: İçsel değere sahip bireylere, içsel değerlerine saygılı bir şekilde davranmalıyız. Saygı ilkesi, eşitlikçi, mükemmelci olmayan bir biçimsel adalet yorumu ortaya koyar. Bu ilke, içsel değere sahip bazı bireylere (örneğin sanatsal ya da bilimsel erdemlere sahip olanlara) göstereceğimiz muamale için geçerli olmakla kalmaz, içsel değere sahip bütün bireylere içsel değerlerine saygılı bir şekilde muamele etmemizi emreder, dolayısıyla bir yaşamın öznesi olma kriterine uyan bütün bireylerin saygın muamale görmesini şart koşar. Ahlaken ister etkin ister edilgin olsunlar, biz bu varlıklara eşit içsel değerlerine saygılı şekilde muamele etmeliyiz.

 Hayvanlara saygı göstermek, bir nezaket meselesi değildir, bir adalet meselesidir. Çocuklara, zihinsel gelişimini tamamlamamış olanlara, demanslı yaşlılara ya da ahlaken edilgin diğer varlıklara karşı görevlerimizin temelinde, ahlaken etkin varlıkların “duygusal ilgileri” yatmaz; onların içsel değerine saygı duyulması yatar. Ahlaken etkin varlıkların ahlaken ayrıcalıklı konumda oldukları anlayışı, mitten ibarettir.

Hayvan hakları kuramı için sunduğumuz argümanlar bunlar. Eğer bunlar sağlamsa, hayvanlar da bizim gibi bazı temel haklara sahip demektir - özellikle de, içsel değer sahibi varlıklar olarak adalet gereği hak ettikleri saygılı muameleyi görme hakkına.”  (Tom Regan’ın The Case for Animal Rights (1983) adlı kitabından seçilmiş bölümlerden oluşan metin The Animal Ethics Reader, ed. Susan J. Armstrong ve Richard G. Botzler, Londra ve New York: Routledge, 2003, s. 17-21’den kısaltıp çeviren: Elçin Gen, Birikim, Sayı:195)


Bir hayvanın güzel ya da cana yakın olmasısevimliliği gibi ölçütler hayvan hakları savunucularının mücadelesinde belirleyici değildir. Hayvanları sevmek zorunluluğu yoktur. Ama haklarına saygı göstermek zorunludur. Hayvan hakları savunucuları bütün hayvanların çıkarlarının en iyi şekilde gözetilmesi gerektiğini düşünür ve bir hayvanın çıkarlarının gözetilmesi için o hayvanın mutlaka “şirin”, “insanlara yararlı” ya da “soyunun tükenme tehlikesi içinde olması”nın ya da herhangi bir insanın onları sevmesinin gerekmediğini savunur. Bu düşünce ve yaklaşım uyarınca “sanayi tipi üretim” olarak adlandırılan ve hayvanların en ağır işkence altında bulunan hayvan üreticiliğine karşı çıkar.

Türcülüğün reddi, diğer önyargı biçimlerinin de reddedilmesi gereğini içerdiği için güçlüdür. Hayvan hakları savunucuları hayvanların sömürülmesine ahlaken yanlış olduğu için karşı çıkarlar. Çünkü hayvanların sömürülmesi, ahlakî cemaate ait olma kriterinin keyfî ve ahlakla ilgisiz bir biçimde belirlenmesine dayanır - tıpkı ırkçılık, cinsiyetçilik ya da homofobi gibi.

Türcülük insandışı hayvanların iktisadî çıkar adına sömürülmesine göz yumar, tıpkı iktisadî adaletsizliğin işçi sınıfının sömürülmesine yol açması gibi. Hayvan haklarının tanınması yoksulların çıkarlarına ters düşmez; bilakis, onların yararınadır. Hayvancılık sadece ekolojiyi tahrip etmekle kalmıyor, yeryüzünün bütün sakinlerini besleyecek kadar gıda üretilmesini de engelliyor. Hayvan hakları savunucusu bütün hayvanlar için adalet talep eder - insan ya da insandışı. Türcülüğe karşı çıkmak, kapitalizmde bütün ezilenlerin sömürülmesine karşı çıkmayı gerektirir; insan hayvanların [human animals] ezilmesine karşı çıkan bütün solcular, kendilerine şu soruyu sormalı: Neden haklar söz konusu olduğunda, yeryüzünü paylaştığımız, hissetme yetisine sahip diğer canlıları dışarıda bırakıyorlar? Buna karşılık, hayvan hakları hareketi içerisindeki insanların da şunu anlaması gerek: Tutarlı  bir hayvan hakları hareketi, bütün canlılar için adalet talebinde bulunmalı…” (Anna E. CharltonSue CoeGary L. Francionehttp://www.animal-law.org/library/left.htm adresinde yer alan, “The American Left Should Support Animal Rights: A Manifesto” Çeviren: Elçin Gen)

 


HAYVAN HAKLARI KONUSUNDAKİ ALGI VE FİKRİYATIN GELİŞİMİ

1871 yılında birçok bilim insanı, Charles Darwin’in ileri sürdüğü evrim kuramını kabul etmeye başladı. Darwin’in İnsanın Türeyişi kitabı yayımlandıktan sonra insanlar ilk kez tanrının kendi suretinde yarattığı ve diğer hayvanlardan ayrı tuttuğu canlılar olmadıklarını, tam tersine diğerleri gibi birer hayvan olduklarının farkına vardılar. Darwin’in evrim kuramının ortaya atıldığı yıllarda insanlar hayvanları aşağı canlılar olarak görüyorlardı. Darwin’in evrim kuramıyla birlikte insanlarla hayvanlar arasındaki farkların genellikle varsayıldığı kadar büyük olmadığı dikkate değer bir düşünce olarak gelişmeye başladı.

İzmir Barosu ve Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi tarfından düzenlenen “Yaşam Alanlarında İnsan ve Hayvan Birlikteliği Çalıştayı” (11 Haziran 2022)


İnsanlık tarihinin çeşitli evrelerinde gelişen ve yaşanan gelişmeler, insan türünün bir entelektüel devrim yaşamasına da vesile oldu. Ne var ki, insan hâlâ diğer türler üzerinde büyük bir zorbalık uyguluyor, günümüzde kapitalist üretim ilişkilerinin yol alması ile insan türü, muhtemelen hayvanlara tarihin bütün dönemlerinden daha fazla acı çektirir hale geldi.

Hayvan hakları kuramcılarının önde gelenlerinden Gary L. Francione’a göre, “Hayvanlar sadece meta olarak görülmeye devam ettikleri sürece, onlara karşı uygulan muamelelerde anlamlı farklılıklar gerçekleşmez.” (Gary L. FrancioneHayvan Haklarına Giriş: Çocuğunuz mu Köpeğiniz mi? (İletişim Yayınları)

İzmir Barosu ve Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi'nce düzenlenenm “Yaşam Alanlarında İnsan ve Hayvan Birlikteliği Çalıştayı”ndan... (11 Haziran 2022)


Günümüzde insan türünün ortak aklı, çeşitli zihinsel değişimler geçirmiş olsa da, hayvanların meta olarak görülmesi yaklaşımında maalesef köklü bir değişiklik olmamıştır.

“İnsan doğası konusunda iyimser olanlar da, sinik olanlar da sonucun kendi görüşlerini doğruladığını iddia edebilirler. Hayvan deneylerinde ve diğer hayvan sömürülerinde önemli değişiklikler oldu. Avrupa’da, halkın çiftlik hayvanlarının refahını önemsemeye başlaması sayesinde hayvancılık sektörü bütünüyle dönüşüme uğramaya başladı. İyimserler için belki de en cesaret verici unsur, milyonlarca aktivistin hayvan hareketini desteklemek için zamanlarını ve paralarını seve seve feda etmeleri, çoğunun hayvan sömürüsünü desteklememek kaygısıyla beslenme ve yaşam tarzlarını değiştirmeleri. Vejetaryenlik ve veganlık (hiçbir hayvansal ürün kullanmamak) Kuzey Amerika’da ve Avrupa’da otuz yıl öncesine göre çok daha yaygın. Bunun ne kadarının hayvanlarla ilgili olduğunu kestirmek zor, ama şüphesiz bir bölümü öyle.

Diğer taraftan, hayvanların ahlaksal statüsüne ilişkin felsefi tartışmalar genellikle olumlu bir gelişme göstermekle birlikte, halktan insanlar türlerinden bağımsız olarak tüm varlıkların çıkarlarının eşit derecede önemsenmesi ilkesini benimsemekten hâlâ çok uzak görünüyorlar. Çoğu insan et yemeye ve en ucuz et hangisiyse onu satın almaya devam ediyor; bu et için kesilen hayvanın ne kadar çok acı çektiğini bilmiyor. Tüketilen hayvanların sayısı otuz yıl önceye göre çok daha fazla ve Uzakdoğu’daki refah artışının getirdiği et talebi bu sayının çok daha büyümesi tehlikesini doğuruyor. Ayrıca, Dünya Ticaret Örgütü’nün kuralları, Avrupa’nın hayvan refahı standartları düşük ülkelerden et ithal etmeyi reddetmesini güçleştirerek bu alandaki gelişmeleri tehdit ediyor.” (Peter SingerNew York Review of Books, cilt 50, sayı 8, 15.5.2003, Çeviri: Hayrullah Doğan)

 


HAYVANLARIN DENEYLERDE KULLANILMASI

Hayvanların özgürleşmesi insanların özgürleşmesiyle diyalektik bir bütünlük taşıdığı unutulmamalıdır.

 Hayvanlar da tıpkı insanlar gibi eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler. Yabani türden olan bütün hayvanlar da, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üreme hakkına sahiptir. Hayvanlar tıpkı insanlar gibi, hissetme yetisine sahiptir. Oysa, tüm dünyadaki karşı çıkışlara rağmen hayvanlar üzerinde onlara fiziki ya da psikolojik acı çektiren deneyler yapılabiliyor.

13 Haziran 2004'ten, Ağustos 2008'e dek dönemin BirGün gazetesi'nde her hafta Yalçın Ergündoğan'ın editörlüğünde yayınlanan ve 'Türkiye medyasının en özgün tematik sayfası' kabul edilen DÜNYA YALNIZ BİZİM DEĞİL sayfası'ndan bir örnek. Sayfada, Yalçın Ergündoğan imzalı köşe yazısı dışında, 'PATİ DEĞİNMELERİ' adıyla da (bir köpeğin ağzından Ergündoğan'ca kaleme alınan) düzenli olarak yayınlanan bir diğer köşe yazısı da yer alıyordu.


PETA’nın yaptığı kaynak taramaları ve elde ettiği verilere göre; Tıp tarihçileri, yaygın bulaşıcı hastalıklara bağlı ölüm oranlarında 1900’lerden bu yana yaşanan düşüşün, beslenme ve hijyen standartlarının yükselmesine bağlı olduğunu, hayvan deneylerinden elde edilen bulguların bu gelişmede hiçbir payının olmadığını göstermiştir. Tıp alanındaki önemli gelişmelerin büyük kısmı hayvan deneylerinden bağımsız buluşlar sayesinde gerçekleşmiştir: Anestezi, stetoskop, morfin, radyum, penisilin, yapay solunum, röntgen ışını, antiseptikler, CAT, MRI ve PET taramaları; bakteriyoloji ve mikrop/bakteri çalışmaları; kolesterol ile kalp hastalığı, sigara ile kanser arasındaki bağın keşfi; HIV virüsünün saptanması vb. Hayvan deneyleri bu ve benzeri gelişmelerde hiçbir rol oynamamıştır. Deney verileri, iki milyonu aşkın üyesiyle dünyanın en büyük hayvan hakları örgütü olan Hayvanlara Etik Muamele İçin Mücadele Edenler Derneği’nin (PETAPeople For The Ethical Treatment of Animalshttp://peta.org sitesinden edinilmiştir.)


BEN MERKEZCİ VE KİBİRLİ İNSAN TÜRÜ

 İnsan türü ben merkezci. Kibirli. En “akıllı”, en “zeki” hayvan türü olduğu iddiasında. Hatta kendisini bir hayvan türü olarak dahi görmüyor. Tüm dünyada, “en akıllı” olduğunu sanan insan türünün içinden daha akıllı olduğunu iddia edenlerin kurduğu düzenlerin bugün vardığı nokta, “kâr daha fazla kâr” güdüsüyle varlığını ancak sürdürebiliyor. Bu durum da her şeyin alınıp satılabilir hale dönüştürülmesine neden oluyor. Doğaya da, canlı yaşamına bakışta da bu yaklaşım etkili.  Diğer tüm canlı türleriyle birlikte üzerinde yaşadığımız gezegen, “insan türü”nün açık tehdidi altında. Bu tehdidi durdurmak mümkün elbette. Belki de, bugün bu mücadelede sivil toplum örgütlerine duyulan ihtiyaç dün olduğundan daha fazla…

 Doğanın da hayvanların da ne kendilerini savunacak 'avukatları', ne çıkarlarını koruyacak 'sendikaları', ne de 'oy hakları' var. Tam da bu nedenle; tüm canlıların 'yaşam haklarını' savunan, onlarla birlikte, yaşamı eşit ve adilce paylaşabilmek için, 'türcülüğü' reddeden bir noktadan baskı ve sömürüye karşı çıkan duyarlı insanlara çok iş düşüyor... Unutmayalım, Dünya Yalnız Bizim Değil...


(*)  Yalçın Ergündoğan tarafından hazırlanan bu çalışma 11 Haziran 2022’de İzmir Barosu ve Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi’nce düzenlenen “Yaşam alanlarında insan ve hayvan birlikteliği Çalıştayı“nda sunulmuştur.

 

 

                                          * * *

 


HAYVAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ

 

15 Ekim 1978’de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi

 

1. Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler.

 

2. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.

 

3. Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır.

 

4. Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üreme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır.

 

5. Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bir türden olan bütün hayvanlar uyumlu bir biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir.

 

6. İnsanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir. Bir hayvanı terk etmek acımasız ve aşağılık bir davranıştır.

 

7. Bütün çalışan hayvanlar iş süresi ve yoğunluğunun sınırlandırılması ve güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir.

 

8. Hayvanlara fiziki ya da psikolojik bir acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca biçimlerdeki her türlü deneyler için de durum böyledir.

 

9. Hayvan beslenmek için yetiştirilmişse de bakılmalı, barındırılmalı, taşınmalı, ölümü de acı çektirmeden ve korkutmadan olmalıdır.

 

10. Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz, hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır.

 

11. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur.

 

12. Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir soykırım, yani bir suçtur.

 

13. Hayvan ölümüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanın öldürüldüğü şiddet sahneleri sinema ve televizyonda yasaklanmalıdır.

 

14. Hayvanları koruma ve savunma kuralları, hükümet düzeyinde temsil olunmalıdır. Hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır.

 


                                                   *



OKUMA LİSTESİ

- Gary L. Francione, Hayvan Haklarına Giriş: Çocuğunuz mu Köpeğiniz mi? (İletişim Yayınları)

- Tom Regan, Kafesler Boşalsın, (İletişim Yayınları)

- Peter Singer, Hayvan Özgürleşmesi,  (Ayrıntı Yayınları)

- İsmet Sungurbey, Hayvan Hakları (Maltepe Üniversitesi Yayınları)

- Konrad Lorenz, Hz. Süleyman’ın Yüzüğü,  (Cumhuriyet Kitapları)

- Boria Sax, Toplumun Aynasında Karga,  (Kitap Yayınevi)

-  Jeffrey Moussaief Masson,  Köpekler Aşk Hakkında Asla Yalan Söylemez, (Kitap Yayınevi)

- Tamer Dodurka, Köpeklerde Davranış Sorunları (Remzi Kitabevi)

- Yalçın Ergündoğan, Yaşam Savunusu,  (Belge Yayınları)

- Micheal Tobias,  Öfke,  (Versus Yayınları)

-  MarcBekoff, Düşünen Hayvanlar,  (Kitap Yayınevi)

- Leslie Irwine, Biz ve Onlar, (İletişim Yayınları)

   Hayvan Hakları,  Özel sayı, (Notos Dergisi,Sayı:21)

-  Hayvan-İnsan: Hak, Şefkat, Sorumluluk, Hayvan Hakları Özel Sayısı,  (Birikim Dergisi, Sayı: 195)

Türk Hukukunda Hayvan Hakları Mevzuatı,  (İstanbul Barosu Yayınları)

 


 


  

* * *

Yalçın Ergündoğan
 X: @Y_Ergundogan    Threads:  @Yergundogan
Mastodon:  @Yergundogan    E-Posta: yalcin.ergundogan@gmail.com


_________________________________